“Hayvanlar olmadan insanlar nedir ki? Eğer bütün hayvanlar kaybolup giderse insanoğlu büyük bir ruh yalnızlığı içinde ölecektir. Hayvanlara ne olduysa insanlara da aynısı olur. Her şey birbirine bağlıdır. Yerkürenin başına gelen, yerkürenin çocuklarının da başına gelecektir…”

Mohawk Kabilesi

Yarasa (Chiroptera)



Yarasa (Chiroptera)

Yarasa (Chiroptera), uçma yeteneğine sahip memeliler takımı.

Özellikleri


Yarasanın 200 cins ve 17 familya içinde 900 – 1000 türü vardır. Kanatları açık durumdaki boyları 5 cm'den 150 cm'ye kadar değişebilir. Dünyanın her bölgesinde yaşarlar, ancak tropikal bölgelerde sayıları daha fazladır. Yarasalar çok miktarda böcek tükettikleri için, dünyanın dengesi açısından büyük önem taşırlar.

Yarasanın vücudu fareye benzer ve genellikle ince bir kürkle kaplıdır. Yarasaların kulakları çoğunlukla çok büyük ve kıvrımlıdır. Burun ve kulaktaki bu çıkıntılar, duyu organı görevi görür, ses titreşimlerini almaya ve iletmeye yarar.

Bazı yarasalar yalnız yaşar, mağaralarda, yarıklarda, içi oyuk ağaçlarda veya tavan aralarında. Diğer türler ise sürüler halinde yaşar. Kuzey bölgelerdeki yarasalar kışın göç ederler veya kış uykusuna yatarlar.

Yarasalar baş aşağı tutunarak uyurlar. Geceleri aktif olan yarasaların koklama ve tat alma duyuları çok iyi gelişmiştir. Meyveyle beslenenler dışında, yarasaların görme duyuları iyi gelişmemiştir. Çıkardıkları çok yüksek frekanslı ses dalgalarının, etraflarındaki cisimlere çarpıp geri dönmesi yardımıyla yönlerini bulurlar. Bu sesler, çoğunlukla insanlar tarafından duyulmaz.

Birçok yarasa türünde, erkek ve dişi çiftleşme mevsimi dışında biraraya gelmez. Dişi çoğunlukla her yıl yaz aylarında bir tane yavru doğurur. Yeni doğan yavru birkaç gün anne tarafından taşınır, anne yavrunun yanında olmadığı zamanlarda ise yavru, tünekte bırakılır. Yavrular birkaç hafta içinde uçmaya başlar. Yarasaların yaşam süresi yaklaşık 20 yıldır.

Dünyada 18 familyaya bağlı, 986 tür yarasa varken Türkiye’de 4 familyaya bağlı, 30 tür yarasa bulunmaktadır.

Yabanarısı yarasası (Craseonycteris thonglongyai), domuz burunlu yarasa da denir, Craseonycteridae familyasına mensup tek türdür. Yabanarısı yarasası, en küçük memeli hayvandır. Boyu 3 cm. ve ağırlığı 2 g. olur. Yabanarısı yarasası adını iri bir yabanarısı ile aynı boyda oluşundan alır. Diğer adını ise domuz burnunu andıran burnundan alır. Kuyruğu yok denecek kadar kısadır. Kulakları çok iri, gözleri ise çok küçüktür ve çoğunlukla postuna gömülüdür. Yabanarısı yarasası, Tayland'ın batısı ve Myanmar'da yaşar. Nehirlerin yakınındaki kireçtaşı mağaralarında barınır. Sık ormanlarda yaşar.


Yarasalar hakkında bazı gerçekler

* Meyve yiyen yarasalar, 450 kadar ticari maddeyi ve 80 kadar ilacı insanoğlunun hizmetine sunmaktadır. Yağmur ormanları için yarasalar, yaşamsal önem taşır. Yarasalar, bu bölgedeki ağaçların polen ve tohumlarını taşıyarak yaklaşık yüzde 95'inin çoğalmasını sağlar.
* Dünyadaki 1000'i aşkın yarasa türünden sadece 3'ü vampir yarasadır ve bunlar Latin Amerika'da yaşar. Vampir yarasalar insanlara saldırmazlar. Kümes hayvanlarını tercih ederler.
* Avrupa'nın ve Türkiye'nin en küçük yarasası olan cüce yarasa sadece 5 gram ağırlığındadır.
* Dünya üzerinde yaklaşık 4500 memeli türü bulunmaktadır ve bunların 1000'den fazlasını yarasalar oluşturur.
* Amerikan iç savaşında barut yapmak için kullanılan malzemelerden biri de yarasa dışkısıydı.
* Yarasalar uçmasına rağmen kuş değil memelidir.


Ay Balığı (Mola mola)

Ay Balığı (Mola mola)

Ay Balığı (Mola mola. Latince mola değirmen taşı demektir), Molidae familyasına ait balık türü. Lezzetsiz ve kötü kokan etinden dolayı ticari değeri yoktur.


Özellikleri

Ay balığının derisi 15 cm kalınlığındadır, dünyadaki bütün organizmalar içinde en kalın derisiye sahip canlı olma özelliğini taşır. Bu kalın derisinin üzerinde 50 civarı değişik parazit türü ve çeşitli mikroorganizmalar yaşar. Bu canlılar ay balığının karanlıkta parlamasına yol açabilirler. Ay balıkları bazen, henüz bilinmeyen nedenlerden suyun yüzünde yan yatarlar. Geceleri bu şekilde su yüzünde yan yatarak derisinin mikroorganizmalar sayesinde parladığı anlarda ay ışığının su yüzündeki gölgesini andırır.

Ay balıklarının yüzgeçleri sivridir ve köpekbalığınkine benzer. Sudan dışarıya dikilen sivri yüzgecini görenler, ay balığını köpek balığı zannedebilirler, ama ay balığı çok sakin bir hayvandır, örneğin kendine yaklaşan dalgıçları çok sakin karşılar.

Vücutları, fugu balığında ve bazı diğer Tetraodontiformes takımına ait balıklarda görülen tetrodotoksin zehirini üretebilir.

Eti yenilmediğinden, insanlar için hiçbir değeri olmasa bile ay balıklarının sayıları denizlerin kirlenmesiyle azalmaya devam etmektedir.

Fiziksel özellikleri

En büyükleri ağzından kuyruğuna kadar 3 metre, sırt yüzgecinden anal yüzgecine kadar 4 metre ve 2 ton ağırlığa kadar varabilirler. 100 yaşına kadar varabildikleri tahmin edilir. 2 ton ağırlıkları dikkate alınarak, toplam 27.000 balık türünü kapsayan kemikli balıklar sınıfının en büyük balığı denilebilir (çünkü boyları 7-8 metreye kadar varan mersin balıklarının ağırlıkları en fazla 1,5 ton olur).

Kaba yapılı vücudunun sanki yarısı eksikmiş gibi görünmektedir. Karın yüzgeçlerinin de eksik olması bu görüntüyü daha da ilginçleştirir.

Daha henüz yavru olan ay balıklarının iyi gelişmiş ve kullanışlı bir kuyruk yüzgeçleri vardır, ama balıklar büyüdükçe kuyruk yüzgeçleride gittikçe genişler ve sonunda dalgalı uzun bir perde oluşturur. Bu yüzgecini ilerlemek için kullanamaz, yalnızca çok büyük olan sırt ve anal yüzgeçlerinin gücü ile ileriye doğru haraket eder. Ay balığı iyi bir yüzücü değildir ve hareketleri çok kabadır.

Sadece iki türden oluşan Mola cinsinin diğer türü Mola ramsayi'dir. Bu türün vücut yapısı biraz daha kibardır.

Dişileri 300 milyon yumurta döker. Bunların çoğu diğer balıklara yem olur. Yumurtadan çıkan yavrular sadece 2-3 milimetre büyüklüğündedirler ve böylece annelerinin büyüklüğü ile orantılı bakış açısından hayvan aleminin en küçük yavrularıdırlar. Yavru balıkların uzun bir dikenleri vardır.

Besinlerini deniz anaları, plankton, küçük balıklar ve diğer küçük deniz hayvanları oluşturur.


Dağılımları


Ay balıkları özellikle Asya'nın, Afrika'nın ve Avustralya'nın ılık denizlerinde bulunurlar ve 1000 metre derinliğe kadar dalabilirler. Yaz zamanında Akdeniz'de de görülebilirler.

Akita Köpeği

Akita Köpeği
Akita, Akita İnu ya da Spitz, en büyük Japon bekçi köpeği türüdür.

Akita, köpek ırklarında Spitz tip dediğimiz en büyük Japon köpek türüdür. Ağırbaşlılığı, biçimli vucudu, güçlü ve kendine has görüntüsü ile diğer ırklardan bir bakışta ayrılır. Güçlü kaslara, büyük bir başa ve kısa bir çeneye sahiptir.

Görüntü itibarıyla uzunluğu yüksekliğinden ve eninden biraz daha fazladır. Derin ve geniş bir göğsü vardır. Baş biçimli bir üçgen görüntüsü ile vucuttan ayrılır. Duruşu kolayca seçilebilir ve alnının ortasında yüzlek olan bir çizgi vardır. Küçük ve dik kulaklar boyunla bir uyum sağlamaktadır. Gözler köşeli, küçük ve koyu kahverengidir. Burun siyahtır. Beyaz olanlarında kahverengi burun olabilmesine rağmen siyah tercih edilmektedir. Dudaklar siyah, dil ise pembedir. Kuyruğunu yukarıda ve kıvırarak taşır. Kedi gibi perdeli ayaklara sahip ve onun kadar iyi yüzücüdür. Kalın ve ince olmak üzere iki kat ve yoğun tüylere sahiptir. Bu tüyler onu dış ortamdaki sıcak ve soğuktan aynı zamanda da ıslanmaktan korur. Tüy renkleri beyaz, kırmızı, açık kahve tonları, benekli veya çizgilidir. Renk geçişleri kesin çizgilerle ayrılmamıştır. Soğuk iklim köpeğidir. Çok iyi yüzer. Sakin, akıllı, ve cesurdur. Koruma köpeği olarak görev yapar. Diğer köpek ve ev hayvanlarıyla pek geçinemez. Bu nedenle başka hayvanlarla bir aradaylen onu serbest bırakmak doğru olmaz. Birlikte yaşadığı çocuklara karşı hoşgörülüdür, ama yabancı çocukların kendisine yaklaşmasına izin vermez. Fazla havlamaz, ama ilginç bir ses tonu vardır. Uzun yürüyüşler yapmayı sever.


Özellikleri

Akita sakin fakat bazen başına buyruktur. Ailesine karşı dikkatli ve sevecendir. Akıllı, cesur ve gözüpektir. Yavru iken zor eğitim alabileceği için bu konuda inatçı olunmalıdır. Akita birinci sınıf bir koruma köpeğidir. Japon anneler çocuklarını ve ailelerini rahatlıkla ona emanet etmektedirler. Akita'lar arkadaşlık açısından son derece güvenilir olmalarına rağmen diğer köpek ve hayvanlara karşı tahammülsüzlerdir. Bu yüzden başka hayvanların bulunduğu ortamlarda asla serbest bırakılmamalı ve tasmasız dolaştırılmamalıdırlar. Diğer kedi-köpeğe ve çocuklara karşı çok dikkatli ve çekingendir. Bununla beraber kendi ailesindeki çocuklara toleranslı, daima iyidir ve diğer çocukların aileye karışmasına oyun oynamasına izin vermek istemez. Bu durumda şakalaşılırsa ısırabilir. Çocuklar sevecenliği bu köpekle öğrenebilir. Yemek konusunda bazen vahşileşebilmektedir. Fakat yavru iken verilecek eğitimle bunun önüne geçilebilir. İtaat eğitimi sırasında çabuk sıkılabilecekleri için bu konuda biraz ısrarcı olmak gereklidir. Akita her zaman ailesi ile birlikte olmak ister. İlginç bir ses tonu olmasına rağmen pek fazla havlamaz. Yaşam Ortamı

Eğer yeterince egsersiz yaptırılabiliyorsa apartmanda yaşayabilir. Evin içinde de aktif olabilmesine rağmen onun için en iyisi geniş arazili bir yuvadır. Bakımı

Kalın ve kısa tüylerini, tel bir fırça ile sık sık temizlemek gerekir. Çok mecbur kalınmadıkça yıkanılmamalıdır. Çünkü yıkamak üzerinde bulunan su geçirmez tabakaya zarar verir. Yılda 2 kez yoğun olarak tüy değiştirirler.

Yüksek, sağlam bedenli, dik kulaklı, kıvrık kuyruklu bir köpek olan akitanın omuzdan yere yüksekliği 61-71 cm, ağırlığı 35-55 kg'dır. Koku alma duyusunun, güçlülüğü ve dayanıklılığıyla tanınır. Dişisi bir doğumda 7-8 yavru doğurur. Yüzyıllar boyunca Japonya'da yalnızca soylularının yetişmesine izin verilen akita günümüzde dünyanın her yerinde bekçi köpeği olarak kullanılmaktadır.

Kökeni

Akita, Japonya'nın Honshu adasının Akita bölgesinden köken almaktadır. Yüzyıllar boyu değişmeden korunabilmiştir. Bugün Japonya nın saygıdeğer naturel abidesi gibi görülmektedir. İlk başlarda Japon imparatorunun koruma köpeği olarak kullanılmış, sonrasında dövüş, geyik ve ayı avı, kızak köpeği, polis ve askeri iş köpeği olarak kullanılmıştır. Akita çok iyi bir av yeteneğine sahiptir. Hatta yoğun kar altında bile av yapabilmektedir. Su kuşlarını takip edip sudan çıkarma konusunda çok iyidir. Bu köpeğin küçük heykelcikleri sağlığın da sembolü sayılmaktadır. Hasta olanlara bir an önce sağlıklarına kavuşmaları amacıyla hediye olarak verilmekte ve gönderilmektedir. II. dünya savaşı sırasında ilk olarak Amerika'ya götürülmüş ve oradan bütün dünyaya yayılmıştır.

Popüler kültürde

1931'de Japon hükümeti tarafından "ulusal anıt" ve "ulusal hazine"lerden biri ilan edilmiştir. II. Dünya Savaşı sonrası yok olma tehlikesi geçiren tür, sayı olarak 2 düzünenin altına indi. Tür, Türü yetiştirmeye hayatını adayan Morie Sawataishi tarafından korunmuştur. Bu konuda ile ilgili Martha Sherrill tarafından Dog Man An Uncommon Life on a Faraway Mountain isimli bir kitap basılmıştır.

Karakter Özellikleri

Başka köpeklerle geçinme,Başka petlerle geçinme,Çocuklarla anlaşma,Yabancılara davranış,İtaat seviyesi,Eğitilebilirlik,Koruma özelliği,Egzersiz ihtiyacı,Oyunculuk

Akrep (Scorpiones)



Akrep (Scorpiones)
Akrep, örümceğimsiler sınıfının Scorpiones takımını oluşturan genellikle sıcak ve nemli bölgelerde yaşayan, vücutları sert kitin bir tabaka ile örtülü, kıvrık ve kalkık kuyruğunda zehir iğnesi bulunan eklembacaklılara verilen ad.

Habitat

Karlı bölgeler hariç hemen hemen her yerde, ormanlık bölgelerde, çöllerde, taşlık ve kayalık yerlerde yaşarlar. Genellikle tropikal ve tropik altı iklim kuşaklarında yaygındır. Akrepler fazla sıcaklığa duyarlı ve neme bağımlı olduklarından her zaman ılık ve ıslak bölgeleri tercih ederler. Gündüz, taşların altında, duvar yarıklarında, kurumuş ağaç kabukları altında ya da yer altında kazdıkları dehlizlerde rastlamak mümkündür. Geceleri aktiftir. Kaygan yüzeylere tırmanamaz.

* Topraküstü akrepleri
o Ağaç akrepleri (arboreal akrepler) : Ağaç yarıklarında ve ağaçların kabukları arasında bulunurlar. Avustralya'da Liocheles australiensis türünden akrepler bir kozalıklı ağaç türünün (Araucaria huntsteinii) 40 m üstünde yaşarlar.
o Taşaltı akrepleri (litofilik akrepler) : Taş altlarında kaya yarıklarında yaşarlar.
* Toprakaltı akrepleri
o Kumcul akrepler (psammofil akrepler) : Çöl gibi yumuşak kumlu ortamlarda yaşarlar ve geniş tarsal tırnaklar ile birçok sert uzun kıl (macro-setae) taşırlar. Uroplectes, Opistophtalmus ve Parabuthus cinslerinden akrepler bu gruptandır.
o Kazıcı akrepler (fossorial akrepler) : Yengeç benzeri geniş chela bulunur. Kısa sert ve kuvvetli bacaklara sahiptir. Cheloctonus, Karasbergia ve Lisposoma cinslerinden akrepler kazıcıdr.

Zehir

Varlığı ve zehirlilikleri çok eski çağlardan beri bilinen akrepler hastalık etkenlerini taşımazlar. Ancak çoğu zaman kendilerini korumak amacıyla, insan ve hayvanları sokarak zehirlenme ve ölümlere neden olabilirler. Akrep zehri, akreplerin telsonlarında bulunan, birçok protein, peptid ve biyolojik yönden etkin bileşiklerden oluşan nörotoksik etkili bir salgı olup, genellikle avını yakalamada ve sindirimde kullanırlar. Yanıcı ağrı, deride kızarıklık, şişlik olur. Kan basıncı yükselebilir veya düşer. Çift görme, bilinç kaybı, ağızdan köpük gelmesi gibi nörolojik belirtiler yaşanabilir. Karın ağrısı, bulantı, kusma olabilir. Kasılma, yerinde duramama, aşırı terleme gelişebilir. Kişi komaya da girebilir. Akrep sokmalarında akrebin zehrinin cinsine göre, vücutta aşırı bir adrenalin salınımı olur ve bu kan damarlarında ani spazma ve pıhtı oluşumuna yol açar. Bu ani değişiklikler de etkiledikleri damara göre kalp krizi, inme gibi acil durumlara neden olabilir. Akrebin cinsi ve zehiriyle bağlantılı olarak kalpte ciddi ritm bozuklukları oluşabilir. Özellikle, bağışıklık sistemi yeterince gelişmemiş olan yenidoğanlar ile küçük çocuklarda ve alerjik bünyeli kişilerde, akrep sokması (skorpionizm) ihmal edilmemesi gereken tıbbi vakadır. Akrep zehri, içeriğindeki etkin maddelerin çeşitliliği sebebiyle fizyolojik ve farmakolojik çalışmalarda, araştırma materyali olarak sıkça kullanılmaktadır.

Dünyadaki 1750 akrep türü içinde ancak 50'sinin zehirli, 20-25'inin öldürücü olduğu biliniyor. Türkiye'de ise 19 akrep türünden 8'i zehirlidir. Bu 8 tür arasında 2'sinin çok zehirli ve "ölümcül" olduğuna dikkati çekmek gerekir.
En zehirli akrep türleri arasında şu türler verilebilir:

* Güney Amerika : Tityus serrulatus , Centruroides suffusus
* Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da : Androctonus crassicauda , Buthus occitanus
* Güney Afrika’da : Parabuthus granulatus
* Hindistan’da : Mesobuthus tamulus , Palamneus swammerdami

Veriler

2009 yılı rakamlarına göre akreplerin yaşayan 1753 türü bulunur. Dünyanın en uzun birinci akrebi 23 cm boyuyla Heterometrus swammerdami, ikincisi ise 20 cm boyuyla Pandinus imperator türleridir. Teraryumda bakılan bazı akrepler 8 yıla kadar yaşasa da, doğada ömürleri bundan daha kısadır.

Akrepler, araknoloji bilim dalı içerisinde araknologlar tarafından incelenir.

Morfoloji ve Fizyoloji


Karakteristik yapıları ile çok kolay tanınan ve uzunlukları 13-220 mm arasında değişen eklembacaklılardır. Yaşadıkları ortama göre saman renginden sarıya, açık kahverenginden siyaha kadar değişen tonlarda renklere sahiptir. Sırttan ve karından (dorso-ventral) basık olup vücutları, başlıgöğüs ve karın olmak üzere iki bölümden oluşur.

Salgı sistemi


Akreplerin salgı sistemleri koksa bezleri ile lymphatik ve lymphoid bezlerden oluşur. Koksa bezleri, üçüncü yürüme bacaklarının vücuda bağlandığı yerde bulunur. Lymphatik bezler; tam halka, yarım halka ve küçük oval olmak üzere üç şekilde görülür. Lymphoid bezler bir çifttir. İki kısa keseden oluşmuş olup ön uçları ile diyaframa bağlanmışlardır. Vücut boşluğu içinde serbest olarak sallanır. Lymphatik ve lymphoid bezlerin salgıları, akrebin vücudundaki yabancı maddeleri absorbe etme ve bakterileri de zararsız hale getirme özelliğindedirler.


Duyu sistemi

Duyu organı olarak dokunum tüyleri, bacaklardaki ince tüyler, abdomenin ikinci sternitindeki taraklar ve başlıgöğüsteki median ve lateral gözlerdir. Akrepler yürürken etrafı kollamak üzere pedipalplerini biraz yukarıda tutarlar. Pedipalplerin üzerinde bulunan küçük duyu tüyleri (trichobothrium) ile havadaki titreşimleri algılar. İkinci sternitin ve eşey açıklığının ön tarafında bulunan taraklar yüzeydeki, bacaklar üzerinde bulunan ince tüyler ise yerdeki titreşimleri algılar.

Üreme ve yaşam döngüsü

Çiftleşme


İlkbaharda çok kısa bir dönemde erkekler, dişileri arayıp döllemeye çalışırlar. Spermler, genellkle eşey açıklığından dışarı çıkmış durumda bir kese içerisinde bulunurlar. Bu kese içerisindeki spermleri kıskaçları ile alır ve bir dişiyi gördüğü anda onu oyalayarak ya da ansızın yakalayarak, kıskacı ile taşıdığı sperm kesesini dişinin eşey açıklığına yapıştırır. Bu olayı gerçekleştirdikten sonra hemen kaçar. Çiftleşmeleri erkek açısından oldukça tehlikelidir. Akrepler yamyamdır ve çiftleşme teşebbüsü erkeğin dişi tarafından yenmesiyle sonuçlanabilir.

Doğum

Gebelik süreleri yaklaşık 7 - 12 aydır. Her bir dişi akrep 10-60 larva doğurur (vivipar). Genelde yavrular baş önde, kuyruk önde ya da sağ yan geliş pozisyonunda doğarlar. Türüne bağlı olarak yavru sayısı 34 ilâ 110 arasında değişir.

Pro-juvenil

Neonatal veya birinci instar yavruları, doğdukları an akrepten ziyade, toplu beyaz cisimcikler gibidirler. İnce kıskaçlı, bacaklı ve bir kuyruklu büyük sinek kurtçukları gibi görünürler. Annelerinin bacakları yardımıyla sırtlarına tırmanırlar. Anne akrep yavrularını bir süre sırtında taşır. Bu dönem içerisinde annelerinin sırtından düşen yavrular tekrar annelerinin sırtına çıkamazlarsa su kaybı sonucu ölürler. İlk deri (= kabuk) değişimini annelerinin sırtında yaparlar.

Juvenil


Birinci deri değişimini tamamlayan yavrular juvenil olarak kabul edilir. Yenilenen kabuklarıyla pembe renkli görünen ikinci instar yavruları erginlerin minik versiyonları gibidirler. Ancak birkaç gün sonra renkleri giderek grimsi kahverengine dönüşür ve annelerinin sırtında kalmaya devam ederler. Birkaç hafta içerisinde yavrular bulundukları çevreyi keşfetmek için annelerinden ayrılarak kısa geziler yaparlar. Geziden sonra annelerinin pedipalpleri yardımıyla sırtına tekrar çıkarlar. Zamanla kısa geziler uzun gezilere dönüşür. Sırttan inen yavrular yaklaşık 6-7 ay kadar annelerinin arkasında dolaşırlar. Bağımsız hayat sürmeye başladıktan 3-4 yıl sonra yetişkin hâle gelirler. Akreplerin yaşam süreleri 3-8 yıldır. Yetişkin hâle gelinceye kadar 6-9 kere deri (= kabuk) değiştirirler.

Besini


Geceleri aktiftirler. Yırtıcı ve yağmacı tabiatlı olmakla birlikte, avlanmada uzmanlaşmamış ve yemek konusunda titiz olmayan hayvanlardır. Havadan ve yerden gelen titreşimlerle algıladıkları avlarını, peşine düşmek yerine, sabırlı bir şekilde pusuda bekleyerek avlarlar. Başlıca besinleri eklembacaklılar olup, daha çok böcekler, örümcekler ve kırkayaklardır. Ayrıca büyük akrepler, küçük yılanları, kertenkele ve fareleri dahi yiyebilir . Yamyamlık, akreplerde sıklıkla görülmektedir.

Avlarını kıskaçlarıyla yakalayarak sıkan ve kuyruğunu avına uzatarak sokan akrep, zehri ile böcekleri hemen öldürür. Akrepler, ne kadar zehir enjekte edeceklerini avlarına göre belirleyebilir. Büyük kıskaçlara sahip akrepler, küçük avlarını güçlü kıskaçlarını kullanarak öldürürken, ince ve zayıf kıskaçlı akrepler avlarını yakalar, çok etkili zehirlerini kullanarak avı sokar ve felç ederek öldürür. Birinci bacakların altındaki boşlukta bulunan keliserini avına tamamen yerleştirir. Tükürük ve sindirim enzimleri salgılayarak dokuları sıvılaştırıncaya kadar bekler ve oluşan sıvıyı emer.

Soğukkanlı hayvanlar arasında metabolik hızları en düşük hayvanlar olduğu için az yiyecekle yetinebilir ve aylarca hatta iki yıl kadar uzun bir süre açlığa dayanabilirler. Besinlerden aldığı sıvıdan dolayı uzun süre susuz da yaşayabilirler.

Düşmanları


Evcil hayvanlar içinde tavuklar ve kediler akrepleri yer.

Afrika'daki mirketler (Suricata suricatta), akrep yakalama ustasıdır. Bilimadamları, mirketlerin akrep gibi tehlikeli hayvanları yemeyi kendi kendilerine öğrenmediklerini, yetişkinler tarafından eğitildiklerini keşfetmişlerdir.


Türkiye akrep türleri

* Çok zehirli ( = ölümcül ) olanlar
o Leiurus abdullahbayrami (Sarı akrep) : Güneydoğu Anadolu'nun batısında (Gaziantep, Kilis, Hatay, Kahramanmaraş, Mardin, Şanlıurfa) rastlanır. Sarı renkli olup tıbbi müdahale gerektirecek kadar çok zehirli ve ölümcül bir türdür. Türkiye'nin en zehirli (ölümcül) birinci akrebidir. 2009 yılında revize edilmeden önce "Leiurus quinquestriatus" türüne sokuluyordu.
o Androctonus crassicauda (Kara akrep) : Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da (Şanlıurfa, Mardin, Diyarbakır, Batman, Elazığ, Malatya, Adana, Mersin) yayılım gösterir. Siyah renkli olup tıbbi müdahale gerektirecek kadar çok zehirli ve ölümcül bir türdür. Eve yakın yaşama eğilimindedir. Türkiye'nin en zehirli (ölümcül) ikinci akrebidir.

* Zehirli ( = tehlikeli ) olanlar
o Hottentotta saulcyi (Mardin akrebi) : Mardin, Batman, Şırnak ve Hakkâri. İnsana yakın çevrede yaşar.
o Mesobuthus gibbosus : Zehri öldürücü değildir; daha çok kusma, sancı, yüksek ateş şeklinde 24 saat kadar süren etkileri görülür.
o Mesobuthus eupeus :

* Az zehirli ( = tehlikesiz ) olanlar
o Compsobuthus matthiesseni (Uzun kuyruklu akrep) : Diyarbakır, Adıyaman ve Kilis
o Scorpio maurus Linnaeus, (Kalın kıskaçlı akrep) : Doğu Akdeniz ile Güneydoğu Anadolu bölgelerinde ve Iğdır'da. Halk sağlığı açısından önemsenmeyecek türdür.
o Iurus asiaticus Birula, : Mersin, Adana, Niğde Kahramanmaraş ve Adıyaman
o Iurus kadleci Kovařík, : Antalya ve Mersin
o Iurus kinzelbachi Kovařík, : İzmir ve Aydın
o Iurus kraepelini Ubisch,: Muğla, Antalya, Mersin, Karaman, Konya ve Isparta
o Calchas nordmanni Birula, (Artvin akrebi) : Türkiye'nin en kuzeyde (Artvin ve Erzurum) yaşayan akrebidir.
o Calchas birulai Fet, Soleglad & Kovařík, : Güneydoğu Anadolu
o Calchas gruberi Fet, Soleglad & Kovařík, : Güney Anadolu

NOT: Daha hareketli oldukları geceleri ve sıcakta, sokmaya daha çok isteklidirler. Akrepler, ancak rastgele dokunulduklarında ya da üzerlerine basıldığında, kendilerini tehlikede hissettikleri zamanlarda sokarlar. Yer yatağında uyuyanların uykudaki hareketi yatağa kadar gelmiş olan akrep için savunulması gereken düşmanca bir harekettir. Henüz bağışıklık sistemi yeterince gelişmemiş olan yenidoğanlarda ve alerjik bünyeli çocuk ve yetişkinlerde zehirli ve az zehirli akrep türlerinin sokma yerinin konum ve önemine bağlı olarak her zaman bir risk vardır. Risk altında olanlar daha çok açık alanlarda akreplerin saklandığı taşları ters yüz edip onları açığa çıkararak kendilerini savunmaya sevk eden kişilerdir. Özellikle yaz aylarında piknik yapanların biraz daha dikkatli olmalarında sağlık açısından yarar vardır. Uzmanları dışında akreplerin türlerini tespit etmek ve zehirli zehirsiz diye nitelendirmek kolay olmadığı için akrep sokmalarında ihmal etmeden bir sağlık kuruluşuna başvurmak gerekir. Özellikle Güneydoğu Anadolu'da akrep sokmaları her zaman hayati öneme sahip olup vakit geçirilmeden kesinlikle bir sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.