“Hayvanlar olmadan insanlar nedir ki? Eğer bütün hayvanlar kaybolup giderse insanoğlu büyük bir ruh yalnızlığı içinde ölecektir. Hayvanlara ne olduysa insanlara da aynısı olur. Her şey birbirine bağlıdır. Yerkürenin başına gelen, yerkürenin çocuklarının da başına gelecektir…”

Mohawk Kabilesi

Salyangoz

Salyangoz

Salyangoz, yumuşakçalar (Mollusca) şubesinin Orthogastropoda sınıfındaki kabuklu kara hayvanlarının ortak adı.

Salyangozlar, tatlısularda, denizlerde ve bütün çevrede görülebilen hayvanlardır. Nemli yerlerde bulunurlar ve yağışın bol olduğu ve havanın tam soğumadığı sonbahar aylarında sürekli görülürler. Vücutlarında bol miktarda su bulunduğu için çok soğuk havalarda donarlar. Çok sıcak havalarda ise su kaybederek kuruyabilirler. Geçtikleri yerlerde iz bırakmalarını sağlayan parlak renkli sümüksü bir sıvı üretirler. Kabuklarıyla gövdelerinin arasındaki kurumuş sümüksü sıvı, vücutlarındaki nemi kaybetmemelerini sağlar. Kışın toprak altına ya da ağaç kovuklarına girerek etkinliklerini azaltırlar. Yazın çok sıcak olduğunda da benzer şeklide davranırlar. Çoğunlukla otçul olmakla beraber, etçil ya da omnivor olabilirler.Salyangozlar en çok yağmur yağdığında ortaya çıkarlar. Ayrıca salyangozlar yenilebilir.

Salyangozlarla beslenen çok sayıda hayvan vardır. Kuşlar, küçük memeli hayvanlar, kertenkeleler, kurbağalar, kırkayaklar, böcekler ve bazı büyük salyangoz türleri salyangozlarla beslenen canlılardandır.

Küçük Salyangozun Hikayesi

Salyangozları bilir misiniz? Onlar da tıpkı kaplumbağalar gibi evlerini sırtlarında taşırlar. Bir zamanlar, evini sırtında taşımaktan hoşlanmayan sevimsiz bir salyangoz yaşarmış. Üstelik evinin rengi de hiç hoşuna gitmezmiş.
Bizim salyangoz, kelebek ve uğurböceğini çok severmiş. Arada bir onlarla dertleşir, sırtında taşıdığı evi onlara şikayet edermiş. "Ah keşke!" dermiş. "Evimi sırtımda taşımak zorunda olmasaydım. Hadi taşıyorum, bari sizin ki gibi bol desenli ve renkli olsaydı."
Kelebek ve uğurböceği bir gün salyangoza; "Sevgili arkadaşımız!" demişler. "Hani evim renkli olsun diyorsun ya, biz çaresini bulduk. Ressam olan bir tırtıl var. Seni ona götürürsek eğer, evini rengarenk boyar."
Salyangoz buna çok sevinmiş. "Ne duruyoruz! Hemen gidelim." demiş. Böylece düşmüşler yola. Tırtılın kapısını çalmışlar. Gelen misafirleri dinleyen tırtıl, boyalarını ve fırçasını alıp çalışmaya başlamış. Sonunda salyangozun evine çok güzel desenler çizmiş. Salyangoz yeni görüntüsünü beğenmiş beğenmesine ama yine de evinin sırtında olması onu çok üzüyormuş.
Dönüş yolculuğunda üç arkadaş şiddetli bir yağmura yakalanmış. Kelebek ve uğurböceği öyle ıslanmışlar ki, sele kapılmaktan zor kurtulmuşlar. Oysa salyangoz hemencecik evinin içine girmiş. Yağmur dinip de evinden dışarı çıkınca, arkadaşlarının perişan halini görüp üzülmüş. Sonra da kendi kendine şöyle düşünmüş: "İyi ki saklanabileceğim bir evim var. Rengi olmasa da beni yağmurdan koruyor ya."
Sevimli salyangoz bu olaydan sonra bir daha hiç üzülmemiş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder